Doğanın Kayırdığı Antik Kent: Kaunos

Türkiye’nin, kendine has bir dokuya sahip, konumu etkileyici antik kentlerinden Kaunos, ihtişamlı mermer yapılarla donatılmış Efes kentiyle rekabet edebilecek bir mimariye sahip değilse de, mimari malzemesi, kültürü ve karakteriyle, özgün olmasıyla öne çıkıyor.
Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan Mahallesi’nde yer alan 3 bin yıllık tarihe sahip Kaunos, kaya mezarları ve kesme taşlardan örülü yapılarıyla geniş bir alana yayılıyor. Buraya tekneyle ya da orman içinden yürüyerek varmak kaçırılmayacak bir deneyim. Köyceğiz Gölü ile Akdeniz’i birleştiren ana kanal üzerinde bulunan Dalyan’ın manzarasını akropolden seyretmek de cabası. Dalyan, tekne gezileri, çamur banyoları ve caretta carettalarla birlikte anılan görkemli İztuzu Plajı’yla turistik açıdan büyük cazibeye sahip bir destinasyon. Kaunos antik kenti de bu gezinin olmazsa olmaz ayaklarından biri.
Gücün göstergesi
Arkeolojik araştırma ve kazıların 1966 yılında başladığı Kaunos’tan, coğrafyacı Strabon, ‘kent, kapatılabilen bir limana ve tersanelere sahiptir’ diye bahseder. Her ne kadar kent, MÖ 9. yüzyıla ait bir Karya yerleşimiyse de, özellikle kanaldan görünen ve sazlıklarla birlikte Dalyan’ın alışıldık görüntülerine görkem katan kaya mezarları, burada Likyalılar’ın bıraktığı izin önemli bir göstergesi. Ayrıca örneğine rastlanmayan Hellen tapınağı cephe mimarisini yansıtan özgün görünümleriyle de dikkat çekiyorlar. Çandır Alagöl kıyısında, yer yer denizden 80 derecelik bir açıyla yükselen dağlara oyulan ve bazılarının yükseklikleri dokuz metreye ulaşan, 2 bin 400 yıllık bu kaya mezarları, antik Kaunos kentinin güç ve zenginliğine işaret ediyor.
Tarihteki izler
Arkaik, klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşimin görüldüğü ancak daha sonra terk edilen Kaunos kentinin halkı, Herodot’a göre Karyalı idi. MÖ 6. yüzyılda, Persler’in bölgeye yaptıkları saldırı sırasında, Kaunos’un, ünlü Likya kenti Xanthos ile ittifak kurduğu ve sadece bu iki kentin Pers saldırısına karşı geldiği biliniyor. Karyalı lider Mausolos zamanında, Kaunos’ta birçok alanda Helenistik devir etkileri görülmeye başlıyor. İleri tarihlerde kentteki hiçbir yazıtın Karya dilinde olmadığının saptanması, Mausolos’un bu çabasında başarıya ulaşmış olduğunun bir göstergesi. Helenistik dönemin ardından, Roma dönemi başlıyor. Kent, ardarda el değiştiriyor; Büyük İskender’den Ptolemy’e, ardından Rodos yönetimine… Kaunos’un Rodos yönetiminden kurtulabilmek için, Roma’ya yakınlaşmaya çalıştığı da biliniyor.
Liman kentinin kaderi
Kaunos halkı, geçimini çoğunlukla incir ve köle ticaretiyle sağlardı. Ayrıca gözler için şifalı olduğuna inanılan tuz da bu listenin başlarındaydı. Kaunos’ta bulunan bir yazıt, göl balığının antik çağlardan beri yendiğine de işaret ediyor. Kaunos özellikle, halkın gözünde önemli bir yere sahip inciriyle ünlüydü. Ancak yine de bu, incirin başkaları tarafından, kentte başlayan sıtmanın nedeni olarak gösterilmesini engelleyemedi. Oysa sıtmanın baş göstermesinin asıl nedeni, 1948 yılına kadar, kent civarındaki bataklıklarda bulunmayı sürdüren sivrisineklerdi. Sıtmanın yanı sıra diğer bir sorun da, akropolün aşağısındaki Sülüklü Göl’de olan limanın alüvyonlarla dolarak kentin ticari hayatını sürekli tehdit ediyor olmasıydı. Bir zamanlar Akdeniz, Kaunos’un akropolünün bulunduğu tepenin dibine kadar uzanır ve antik kentin etrafını çevirirdi. Ancak bu ticaret kenti, MÖ 200’lerden itibaren, Köyceğiz Gölü’nü Akdeniz’e bağlayan Dalyan deltasının oluşması ve kent limanının alüvyonlarla dolması sonucu, özelliğini ve önemini kaybetmeye başladı.
Gücün mimarisi
Kaya mezarlarından 5 bin kişi kapasiteli tiyatrosuna, Kaunos antik kenti, doğanın içinde bir tarih yolculuğu. Ve daha toprak altında nicelerinin olduğu da biliniyor. Farklı dönemlerde inşa edilen ve onarılan surlarla çevrili kent, teraslar üzerine inşa edilmiş. Bir tarafta Baselius Kaunios Tapınağı, Apollon Tapınağı ve Demeter Kutsal Alanı diğer tarafta ise Yukarı Şehir adı verilen geniş bir terasta hamam, tiyatro ve Yunan dönemi güreş okulu olan palaestra dahil diğer önemli dini yapılar bulunuyor. Antik kentin birçok yerinde, Paleolitik dönemden kalma taş çatal-bıçak ve ok uçları bulunmuş. Bunlar kentin gücünü ve refahını ortaya koyuyor. Bu bölgede, özellikle MÖ 5. yüzyılın ilk yarısında basılan sikkelerin ön yüzünde kanatlı bir figür arkasında ise piramit biçiminde tek parça büyük taşlar bulunuyormuş. Ayrıca üzerlerinde bulunan K ve B harfleri de Kaunos’un ilk ismi Kbid’in ilk iki harfine referans olması açısından da önemli. Bilet gişesinin hemen önünde, Roma Hamamı ve Kubbeli Kilise var. Kentin kuzeyindeki iyi korunmuş şehir duvarlarının bazıları, MÖ 4. yüzyılda Mausolos tarafından yaptırılmış. 152 metre yükseklikte, tepeye kurulmuş akropolün hemen eteğinde, Hellenistik ve Ortaçağ surlarının da çarpıcı olarak görüldüğü kısımda, MÖ 2. yüzyıla ait tiyatro, buranın en etkileyici kalıntısı. Her ne kadar bir yamaca yaslanıyorsa da, Helenistik tiyatrolarda rastlanmayan, yarım daireden büyük bir yapısı var. Tiyatro ile Bizans kilisesinin arasında, yakın bir zamanda ortaya çıkarılmış Apollon Tapınağı’nın kalıntıları görülüyor. Antik kentin iyi korunmuş yapıları arasında, Bizans Bazilikası ve Roma Hamamları da var. Ayrıca burada kurulan platformdan manzarayı izlemeye değer. Platformun hemen arkasında, MÖ 150’ye ait, kentin sokak ve caddelerinin yönlendirilmesinde dikkate alınan, rüzgar yönlerinin saptanması için kullanılmış Ölçüm Platformu bulunuyor. Hamamlardan aşağıya taş bir yol, yuvarlak, dorik tarzdaki Teras Tapınağı ve Yuvarlak Yapı’ya gider. Sütunlarla çevrili bu alanda büyük olasılıkla bir sunak ya da kutsal havuz bulunuyordu. Buradan bir yol aşağıdaki Agora’ya varıyor. Burada, Vespasian’a ait bir yazıtın bulunduğu, restore edilmiş bir çeşme yapısı var. Bugün, Sülüklü Göl’ün olduğu yer, bir zamanlar eski limandı. Kaunos harabelerinin eteğindeki bu gölete tekne giremiyor. Bazı kaynaklara göre, tehlike durumunda göl, bir zincirle kapatılırmış.
Kalıntılara yolculuk
Dalyan’dan Kaunos’a gitmek için, en kolay yol, merkezdeki Geçit Sokak’tan köylülerin sandallarına binerek 15 dakikada karşı kıyıya, kaya mezarlarının bulunduğu batı yamaca geçmek ve buradan yaklaşık 1.5 km’lik stabilize yolu yürümek. Antik kentin dikkat çeken bir yanı da canlı doğal hayatı. Burası adeta bir sürüngenler parkı. Sayısız kaplumbağa ve farklı türde kertenkele görmek, yazın leylek ve balıkçıl kuşlara, kışınsa buraya kışlamak için gelen çeşitli su kuşlarına rastlamak mümkün. Turistlerin çoğu harabelerin fotoğraflarını çekmenin yanı sıra dürbünle kuşları da gözlemliyor. Jandarma ve belediyenin duyarlılığıyla, doğal hayat istikrarlı bir şekilde korunuyor. Kaunos antik kentinin az ilerisinde, çam ormanlarıyla çevrili Alagöl’ün kıyısındaki Çandır köyünü görmek için Kaunos’tan 15-20 dk daha yürümek gerekiyor. Ayrıca Dalyan’dan kalkan tur tekneleri de, Kaunos’a uğruyor ve antik kentin eteklerindeki iskelelere yanaşıyorlar. Dalyan’dan olduğu gibi, Köyceğiz ve Ekincik’ten de Kaunos’a tekne turları yapılıyor. Trekking meraklılarıysa, orman yollarını kullanarak, Ekincik’ten yola çıkıp Çandır köyü üzerinden Kaunos’a, oradan da Dalyan’a yürüyebilirler.