EGE’de İki Harika

EGE’de İki Harika

Dünyanın yedi harikasıyla ilgili büyük beklentiler içinde olarak seyahate çıkanların birçokları hayal kırıklığına uğrar. Aslında piramitlerin dışında hiçbirinden geriye fazla bir şey kalmamıştır. Bunların ikisi Anadolu topraklarında, birbirinden 150 km mesafede, Ege kıyılarında bulunuyor. Biri Efes’teki Artemis Tapınağı diğeriyse, batı sınırı Menderes Nehri, doğu sınırıysa Dalaman Çayı olan Karya bölgesindeki antik çağın en ünlü kentlerinden biri olan Halikarnassos üzerine kurulu Bodrum’daki Mausoleion.

Halikarnas Balıkçısı, Mausoleion’un mimarisi ile ilgili olarak, kendine özgü üslubuyla, şunları yazmıştı: “Düşün bir kez! Bütün geleneklere bir tekme vurarak yepyeni bir şey yapmak… İnsanı deli eder yahu! Bu meydan okuyuşu düşündükçe, içimde bir trampet ve tambur gürlüyor.” Zamanın mimari üsluplarına baş kaldıran, sıra dışı bir mimariyle inşa edilen ve en az 1500 yıl ayakta kalabilmiş bu dev anıt-gömütten bugün geride çok az kalıntı kaldı. “Krallığı, güzelliği ve gömütüyle” övünmeyi yeterli bulan ve Persler tarafından Karya Bölgesi’ne satrap olarak atanan Hekatomnoslar Sülalesi’nden Maussollos, M.Ö. 353 yılında, ölmeden hemen önce, böyle bir yapıyı yaptırmış.

Dönemin en önemli yöneticisi Maussolos’un amacının ölümsüzlüğünü ve büyüklüğünü sembolize etmek olduğu tahmin ediliyor. Kendisi ölünce karısı ve aynı zamanda kız kardeşi olan Artemisia tarafından yapımına devam edilmiş.

20 katlı bir apartman yüksekliğinde                                                              

Romalı yazar Plinius (M.S 1. yüzyıl) Naturalis Historia adlı eserinde Mausoleion’un yüksekliğini vermesine rağmen bu bölüm silik olduğundan okunamamış. Dünyanın yedi harikası listesinde Mausoleion’un yüksekliği 80 iyon ayağında, yani yaklaşık 50 metre. Bu dev anıt mezar, günümüzde 20 katlı bir apartman yüksekliğinde olup zamanının en görkemli yapılarından biriydi. Antik yazarlar yapının mimarının, Priene Athena Tapınağı’nın da mimarı olan Pytheos olduğunu yazar. Vitrivius bu yapıda, Bryaxis, Timotheos, Leochares ve Skopas gibi dönemin en önemli heykeltraşlarının çalıştığını söyler. Aslen Karyalı olan Bryaxis, Mousoleion’un en üstünde bulunan dört atlı arabanın üstünde bulunan Mausolos ve Artemisia heykellerini yapmış.

Gömü odası ve hazine                                                                          

Balistik silahların gelişmesiyle kale duvarlarını yükseltmek ihtiyacını duyan ve 1481’de anıt mezarın özellikle yeşil süngerimsi taşlarını almaya gelen şövalyelerin günlüklerinde yazdıklarına göre; gömü odasına giden koridordan geçebilmek için, iki yanındaki heykelleri kırmaları gerekir. Odanın girişindeki taş bloku çektiklerinde, içeride altın ziynet eşyalar ve ipek kumaşlar görürler. Ne var ki tam o sırada sokağa çıkma yasağı uyarısını duyunca kaleye dönmek zorunda kalırlar. Ertesi gün mezara döndüklerinde, oda bomboştur. 19. yüzyılın ortalarında İngiltere elçisi Lord Stradford, Osmanlı padişahından izin alarak kalede bulunan ve Mausoleion’a ait olan 13 kabartmayı İngiltere’ye taşır. Bunları gören İngiliz Sir Newton, 11 yıl sonra Bodrum’a gelerek antik yazarların tasvirlerinden yararlanarak anıt mezarın yerini bulur ve Londra’daki British Museum’a götürür. Bugün Bodrum Mouseleion’un müze bölümünde British Museum’da bulunan kabartmaların kopyaları ve anıt mezarın bir maketini görmek mümkün.

Hayallerdeki kent

Bir kent düşleyin; yaz sıcağında öğleden sonraları halk uyurken, anıt çeşmelerinden su aksın, şehrin bütün sokakları yıkansın, uyandıklarında kendilerini temiz ve serin bir kentte bulsunlar… Geceleri kimse sokağa çıkmadığı halde, sırf şehrin güzelliğini ortaya çıkaran sütunların siluetleri gelen gemiler tarafından görülsün diye, sokaklar meşalelerle ışıklandırılsın… Kentin genel mermer tuvaletlerini ısıtmak için esirlerini önceden yollayıp, buralarda yanyana oturup sosyalleşsinler…

Ticaret, refah, sanat

Tahmin etmek o kadar da zor değil; burası ünlü Roma kenti, Efes. Birçok özelliğiyle, dünyanın ilklerine imza atmış, herkesin yaşamayı hayal ettiği, yaşayanı ayrıcalıklı yapan bir kent. Efes, İpek ve Kral Yolu’nun üzerindeydi. Kervanlarla gelen mallar, buradan batıya ihraç edildiğinden ticaret yoluyla zenginleşen bu şehirde insanlar büyük bir lüks içinde yaşarlardı. Evlerinde hem soğuk hem de sıcak su vardı, mükemmel bir kanalizasyon sistemi döşenmişti. Evlerini yamaçta kurdukları için hepsinin harika bir deniz manzarası vardı. Ege Denizi’nden gelen imbatın getirdiği serinlikle yaz sıcağı hissedilmezdi. 24 bin kişilik bir tiyatrosu vardı. Zengin tüccarların yanısıra, filozof, ressam, heykeltraş, mimar ve birçok sanatçının da yaşadığı kent, Roma İmparatorluğu’nun Asya başkenti ve en önemli limanıydı.

Hepsini gölgede bırakan harika

Böylesine özellikli bir kentte antik dünyanın yedi harikasından birinin inşa edilmiş olması hiç de şaşırtıcı değil. Ancak o “harika” yani Artemis Tapınağı, bugün ait olduğu topraklarda değil, yine Londra’daki British Museum’da. Dünyanın yedi harikasını M.Ö. 2. yüzyılda derleyen, şair Sidonlu Antipatros diğer harikaları gölgede bıraktığını düşündüğü Artemis Tapınağı için şöyle demişti: “Alpheus’daki Zeus heykelini ve Babil’in Asma Bahçeleri’ni gördüm ve Güneş’in Rodos Heykeli’ni ve yüksek piramitlerin devasa işçiliğini ve Maussollos’un engin mezarını ama Artemis’in bulutlar üzerine kurulmuş evini gördüğümde diğer tüm harikalar parlaklıklarını kaybetti ve dedim ki; İşte! Olympos’un dışında, güneş hiç bu kadar büyük bir şeye bakmadı.”

Doğuma giden tanrıça

Tapınağın yapılışı hakkında değişik görüşler var. Bu görüşlerden en yaygın olanı, M.Ö. 550 yılında Lidya kralı Kroesus’un emri ile Bereket Tanrıçası Artemis için yapılarak, 120 yıllık bir projenin eseri olduğu yönünde. M.Ö. 356, 21Temmuz günü, Herastratos adlı bir kişi böyle bir yapıyı yakınca adının tüm dünyaya yayılacağını düşünerek ünlü olmak için tapınağı yakar. Tapınağın yakıldığı gün Büyük İskender’in doğduğu gündür. Halk arasında bir söylenti yayılır; Tanrıça Artemis, Büyük İskender’ in doğumuyla o kadar çok ilgilenmiştir ki kendi evinin yakılmasını önemsememiştir… İskender M.Ö. 300 yıllarında Persleri yenerek Efes’e gelir. Halk İskender’i bir Tanrı gibi karşılar. Efes’e ve tapınağa karşı zaten özel hisleri vardır. İskender, kentin yardımlarına karşı onlara bir tapınak yapmak ister. Ancak İskender’e tanrı gözüyle bakan Efesliler, “Bir tanrı başka bir tanrıya tapınak yapamaz” derler. Bundan çok hoşlanan İskender, Efesliler’den vergi almamaya karar verir. Tapınağı onarmayı çok istemişse de tapınağı onartamadan ölür. Her hasardan sonra tapınağı onaranlar tanrıçanın sadık müritleri olur.

En büyük tapınak

Bir zamanlar 250 bin nüfusuyla dünyanın en büyük dört kentinden biri olan Efes’te dünyanın en büyük eserlerinden biri, tamamen mermerden inşa edilir, içine de hem Av Tanrıçası Yunan Artemisi’nin hem de Bereket Tanrıçası Anadolu Kybele’sinin özelliklerine sahip olağanüstü bir Artemis heykeli yerleştirilir. Hellenistik dönem tapınaklarının en büyüğü olan Artemis Tapınağı, tarihçi Plynus’a göre 125 metre uzunluğunda, 55 metre genişliğinde ve 25 metre yüksekliğindeydi ve 127 sütundan oluşuyordu. Ön cephesindeki 36 sütun, kabartma ve heykellerle süslüydü. Ünlü tarihçi Heredot’un yazdığına göre, denizin dalgaları tapınağın merdivenlerini yıkarmış. Günümüzde ise tapınak, Küçük Menderes Nehri’nin alüvyonları ile dolmuş olan denizin 9 km uzağında.

Turistik bir destinasyon

Dönemin en ünlü sanatçılarının bronz ve mermer heykellerinin bulunduğu bu devasa tapınak, ünlü Yunan heykeltraşlar tarafından yapılmış heykel, tablo, altın ve gümüşle bezenmiş kolonlarla donatılmıştı. Kaynaklar, yapının içinin tapınak, dışının ise çarşı olarak kullanıldığından ayrıca dinsel bir enstitü olduğundan bahseder. Yüz yıllar boyunca, tanrıçaya inanç ve dileklerini sunarken hediyeler getirmişler. Yapılan kazılarda bilezik, küpe, gerdanlık ve fildişi heykellerin bulunmuş olması, turistlerin çarşıdan aldıkları takıları tapınakta bereket tanrıçasına sunduklarını gösteriyor. Anadolu’nun ekonomik olarak refah içinde olan bir bölgesinde yer alması Anadolu’nun dört bir yanından tüccar ve yolcular tarafından ziyaret edilmesini sağlamış.

Geriye kalan tek bir sütun

Geçirdiği yangınlar, yıkımlar sonrası yerinde sadece bir sütun parçası kalan Artemis Tapınağı’nın arkeolojik kazılar ile çıkarılan temel taşları, sütun parçaları ve kabartmaların bir kısmı British Museum’da sergileniyor. Kazılardan çıkan Artemis heykeli olduğuna inanılan eserse, Selçuk Müzesi’nde. İstanbul’da Ayasofya Müzesi’nin bazı sütunlarının, kilise 6. yüzyılda inşa edilirken, Efes’ten getirildiğini hatırlamakta yarar var.