FUTBOLUN ÖNCÜ YORUMCUSU: RIDVAN DİLMEN
RIDVAN DİLMEN FUTBOLCU OLARAK BAŞARI İLE SÜRDÜRDÜĞÜ KARİYERİNİ FUTBOL YORUMCULUĞU İLE TAÇLANDIRDI. BİLGİ VE TECRÜBESİNİ YORUMCULUĞA KATAN RIDVAN DİLMEN “BİR DAHA DÜNYAYA GELSEM YİNE FUTBOLCU OLURUM.” DİYOR.
Futbol tutkusunu her cümlesinde dile getiren Rıdvan Dilmen futboldan gelen başarısını ekran yorumculuğu ile devam ettirdi. Ailesi ile sakin ve mutlu bir yaşama devam eden Rıdvan Dilmen ile buluşarak öncülük yaptığı yorumcu kişiliğini, futbol sevgisini ve ulaşım tercihlerini konuştuk.
Ülkemiz, T.C Devlet Demir Yolları’na son 15 yılda yapılan yatırımla YHT (Yüksek Hızlı Tren ) ile tanıştı. YHT ile ilgili gelişmeleri takip ediyor musunuz? Yüksek Hızlı Treni hiç kullanma fırsatınız oldu mu? Kullandıysanız düşünceleriniz nedir?
Ben kullanmadım; ama kullanan arkadaşlarım var. Hatta bu projede görev alan arkadaşlarım da olduğu için büyük rahatlık ve kolaylık olduğunu biliyorum. Ankara-Konya ve Ankara-Eskişehir hattının tamamlandığını ve Sivas hattındaki çalışmaların da devam ettiğini biliyorum. Yıllar önce, özellikle gelişmiş ülkeler diye nitelendirdiğimiz ülkelerde gördüğümüz zaman biraz imrenmiyor değildik; fakat şimdi baktığımız zaman hem konfor hem de kolaylık açısından ciddi aşama kaydettik.
Günümüz şartlarında, özellikle metropollerde, yaşamak herkes için zor bir hal aldı. Bir yerlere yetişmek için saatler öncesinden yola çıkmak gerekiyor. Bu noktada şunu sormak istiyorum: Toplu taşıma araçlarını kullanıyor musunuz? Özellikle, metro, Marmaray ya da hızlı tren gibi… Kullanıyorsanız ne düşünüyorsunuz? Bizimle paylaşmak istediğiniz bir anınız var mı?
Açıkcası sunu şöyleyeyim: Rıdvan Dilmen veya topluma mal olmuş biri Marmaray, metrobüs gibi toplu taşıma araçlarını kullandıkları zaman birden bire mütevazı yaşam yaşıyor diye sosyal medyaya konu oluyor. Aslında toplu taşıma araçlarını kullanmak mütevazılık değil bir yaşam tarzıdır. Aksine kullanmamak bir komplekstir bence. Örneğin havaalanına gideceksem metrobüs kullanmak büyük avantaj. Neden şöhret olmuş insanlar bunu kullanmazlar onu da anlamış değilim. Bu düşünceyi aşmamız lazım açıkçası.
Yıllarca futbolcu kimliğiniz ile ön plandaydınız. Şimdilerde NTV’de futbol yorumculuğu yapıyorsunuz, Sabah gazetesinde de köşe yazarısınız. Sizce hangisi daha kolay? Yorum yapmak mı? Yorum yapılan olmak mı? Artı ve eksileri nelerdir?
Çocukluğumdan itibaren üç tane meslek yaptım. Bir ara ticaret yaptım ama on ayda bıraktım yapamadım çünkü. Birincisi futbolculuk, ikincisi teknik adamlık, üçüncüsü şu an yaptığım yorumculuk veya gazetecilik. En kolayı hangisi diye soruyorsanız şu anda yaptığım yorumculuk. Hangisini en çok isterseniz diye sorarsanız; mümkün olmasa da futbolculuk.
Televizyon ve programcılık hakkında ne düşünüyorsunuz? Kamera önünde olmak hoşunuza gidiyor mu? Zor yanları var mı?
Allah herkese kendine göre bir yetenek veriyor. İyi futbolcu, iyi teknik adam olmak için sadece yetenekli olmak yeterli olmuyor, çalışmak da gerekiyor. Günümüzü yakalamak, güncel de olmak lazım tabi. Ben uzun zamandır teknik direktörlük yapmıyorum; ancak yorumlarımda faydalanmak için bütün kurslara katılıyorum. Günümüzde bu konuda kimde en yüksek lisans varsa Allah’a şükürler olsun ki bende de var. Bunu yapmamın sebebi: dinleyiciye, izleyiciye veya okuyucuya doğru bilgiyi aktarmak ve geride kalmamak. Futbol kariyeriniz bittiği zaman, medyada özellikle de televizyon dünyasında şöhretinizin size getirdiği avantajlar bir iki yıl daha devam eder. Eğer başarılı olursanız iki yıl sonra yolunuza devam edersiniz. Çok şükür ben başarılı oldum; ama o iki yılda başarılı olamazsanız, o şans, o etiket size artık yardım etmez.
Futbolculardan iyi yorumcu çıkacağını ispatladınız diyebilir miyiz?
Ben açıkçası bu konuda devrim yarattığımı düşünüyorum o yüzden de mütevazı olamam. Eski futbolcuların sonradan yorumcu olmasının ekolünü benim açtığımı düşünüyorum. Ekran önünde rahatım. Neden rahatım? Bana eğer siyaseti, hukuku, ekonomiyi sorsanız yapamayabilirdim; ama bildiğim ve sevdiğim mesleği konuştuğum için ki benim de tavsiyem herkes bildiğini konuşsun. Ancak bazen dizi oyuncuları veya yönetmeler diyorlar ki; “Hocam bir dakikalık bir sahne var alabilir misin?”. Benim bir dakikalık sahnem, bant yayını olmasına rağmen, en az on kez tekrarlanıyorken canlı yayınlarda futbol konuşuyor olmak bana çok daha kolay geliyor. Mesela tiyatroculara, sinema oyuncularına imrenirim nasıl yapıyorlar bu işi diye.
Şu aralar hiç arkadaşlarınızla maç yapıyor musunuz?
Hayatımda en çok sevdiğim şeydir futbol oynamak. İzlemek değil oynamak; fakat sağlık nedenlerimden dolayı yapamıyorum. Futbolu bıraktıktan sonra haftanın iki veya dört günü futbol oynuyorduk; fakat ciddi bir hastalık geçirdikten sonra şimdi sadece seyirciyim.
Futbol kariyeriniz bitirdikten sonra teknik direktörlük yaptınız. Yeniden teknik direktör olmanız için bir teklif aldınız mı?
Evet. Özellikle futbolu bıraktıktan sonra çok teklif aldım. Sonraları yorumcu kimliğim tamamen yapıştığı için biraz seyreldi ama bugün canlı yayında teknik direktörlük yapmak istiyorum dersem en az on kulüpten teklif geleceğini düşünüyorum. Ancak sağlık nedenlerimden dolayı dönmeyeceğim.
Yeniden teknik direktörlük için teklif almış olsaydınız hangi takımı yönetmek isterdiniz?
Hiç fark etmez; çünkü ben hem genç takım hem de büyük takım antrenörü olacak yetenekteyim. Şu anda aslında ben tabi ki profesyonelim tabi ki para kazanıyorum ancak özellikle programlarımda daha fazla teknik bilgilerle hem çocuklarımıza, hem şu andaki teknik direktörlerimize hem de izleyicilerimize bir şeyler verdiğimi düşünüyorum açıkçası.
Futbol oynamak mı, teknik direktör olmak mı daha keyifli sizin için; ya da tam tersi hangisi daha yorucu?
Dünyaya on kez gelsem, dünyanın en zengin adamı dahi olacağımı bilsem yine de futbolcu olmak isterdim.
Biraz da özel yaşamınıza değinmek istiyoruz. Rıdvan Dilmen özel yaşamında ne yapmaktan hoşlanır?
Bu tabi her insanın hayatında değişkenlikler gösterir. 20 yıllık futbolculuk hayatımda bazı hobilerinizden, bazı zevklerinizden, bazı seyahatlerinizden mahrum kalabiliyorsunuz ama benim için futbolculuk hem hobi hem meslek olduğu için, o zaman da bir seyahat ve zevkti. Ben haftada minimum üç tane program yapan bir insanım dolayısıyla futbolla yatıp futbolla kalkıyorum. İki tane çocuğum var. Birisi oğlum Erdi 29 yaşında, diğeri ise kızım Eda 18 yaşında onlarla vakit geçiriyorum. Akşamları genelde evdeyim.
Bildiğimiz kadarıyla Cem Yılmaz’ın A.R.O.G filminde küçük de olsa bir rolünüz vardı. Sizin için nasıl bir tecrübeydi? Böyle bir teklif size nasıl geldi?
Hatırlarsanız ben LİG TV ‘de yorumcuyken ‘’Bu gol olur!’’ diyordum. O zaman bu lafım çok moda olmuştu. Cem Yılmaz çok zeki bir arkadaşımız, bana zekice bir teklifte bulundu ve yazdığı senaryoda böyle bir sahne olduğundan bahsetti… Espirisi de baya güzel oldu.
Sinemaya gitmeyi sever misiniz? En son hangi filme gittiniz?
Sinema en büyük zevkimdi benim; ama nedense şu sıralar biraz tembelleştim. Genelde evde dizi film seyrediyorum ama iyi oldu hatırlattığınız yeniden sinemaya gideceğim. Ben hayat standartlarımı değiştirdim. Daha önce duygusal filmlerden hoşlanıyordum fakat şimdi sadece ve sadece eğlenceli filmler izliyorum. Hayata daha pozitif bakmak istiyorum.
Seyahat etmeyi seviyor musunuz? En son hangi ülkeye gittiniz?
En son Paris’e, Paris St. Germen- Barselona maçına gitmiştim arkadaşlarımla. Yurt dışında, şampiyonlar ligi maçlarında, özellikle çeyrek finalden itibaren çoğunluğu Real Madrid ve Barselona olmak üzere, eğer onlar yoluna devam ediyorsa, muhakkak arkadaş grubumla gidiyorum. Onun dışında seyahatlerimde ülkemizdeki; Çeşme, Bodrum gibi turistik yerleri tercih ediyorum.
Tren yolculuğu yapmak hoşunuza gidiyor mu? Seyahat sırasında nasıl vakit geçiriyorsunuz? Kitap ya da dergi okumayı seviyor musunuz?
Tren yolculuğu yaptım. Çok da keyif aldım. Hatta sizinle bir anımı da paylaşayım. 80’lerin ortasında İstanbul’un en büyük kışı yaşanmıştı. Üç gün Ankara-İstanbul trafiğe kapanmıştı. Fatih Hoca da futbolcuydu o zaman. Romanya-Türkiye maçı Ankara’daydı. Maçtan sonra trenle İstanbul’a gelmiştik. Trenle Haydarpaşa’ya geldikten sonra ben Haydarpaşa’dan Etiler’e yürüyerek gelmiştim. O kadar kötü bir kıştı. Seyahatlerimde mutlaka kitap, dergi okuyorum. Eğer çok çok uzun bir yolculuksa da araya mutlaka iki film de sıkıştırıyorum.