İNSANINI SEVEN KENT: MÜNİH

İNSANINI SEVEN KENT: MÜNİH

Piknik sepetinizi hazırlayın ve bir bisiklet kiralayın. Isar Nehri’nin kıyısına doğru pedal çevirirken bir an bile tereddüt etmeyin. Bulvarlar geniş, yollar güvenli, bisiklet yolları sizin için… Çok geçmeden, İngiliz Bahçeleri’nin uçsuz bucaksız yeşilliği sizi sarmalayacak ve o an için Münih’te olduğunuzu unutacaksınız.

İşte Münih böyle bir kent. Her şey insan için ve yollar medeniyete açılıyor. Hava nasıl olursa olsun popülerliğini yitirmeyen, dünyanın en büyük şehir parklarından biri olan İngiliz Bahçeleri’nin bulunduğu, Almanya’nın üçüncü büyük kenti Münih, böylesine şaşırtıcı olabiliyor.

Yapay dalgada sörf 
Şehrin tam ortasındaki bu başdöndürücü yeşil alanın dahası var. Parktaki Eisbach kanalında yapay dalgayla yarışan sörfçülere ne demeli! Nehrin bu kısmında artan debiyle sabit bir dalga oluşunca, 1970’lerde önce kaçak, son yıllarda da yasal olan “nehir sörfü” denilen bu spor doğmuş. Herkes gibi siz de bu adrenaline şahit olurken, tecrübeli bir sörfçü olmanın gerekliliğini teslim ediyorsunuz. Piknik malzemeniz hazır değilse, kentin en eski pazarlarından, 1807 tarihli Viktualienmarkt’e uğrayın. Gezerken farklı ürünleri öğrenmekten keyif alanlardansanız, tam yerindesiniz demektir. Sebze, meyve bir yana, peynir, reçel ve şarküteri ürünlerinin çeşitliliği sizi oyalayacaktır. Pazarda ayrıca restoranlar, çiçekçiler, fırınlar, hediyelik dükkanlar ve züccaciye tezgahları da var. Günün ilerleyen saatlerinde restoran masalarının dolacağını tahmin etmek zor değil.

Modern ve cesur mimari
Kentin sloganı; “Münih sizi seviyor”. Burası, yaşayanlar için planlanmış bir kent. ‘’Dünyanın en yaşanabilir yerleri’’ listesinde üst sıralarda yer alıyor. Oysa tarihte iz bırakan en dramatik olaylar da burada yaşandı. II. Dünya Savaşı sırasında yoğun bombardıman altında kaldı. Kent, aslına sadık kalınarak yeniden inşaa edildi. Eski kiliseleri ile ortaçağ havasını bir ölçüde koruyabildi. 19. yüzyılın ilk yarısında ise modernleşme akımıyla tarihi görünümü değişti. Kentin en önemli özelliklerinden biri de ülkenin en modern ve cesur mimari projelerinin burada yaratım zemini bulabilmiş olması.

1970’lerde yapılan ve dört silindiri andıran BMW Dünyası, BMW Müzesi, Brandhorst Müzesi, ofisleri ve alışveriş merkeziyle Fünf Höfe projesi, Münchener Freiheit Metro İstasyonu ve 2006 FİFA Dünya Kupası stadı Allianz Arena, bunların en çarpıcı olanları.

İnsanını seven kent 
Alpler’in eteklerinde, Isar Nehri kıyısında bulunan Münih, daha ilk adımlarınızda insan için yaratılmış bir kent olduğunu kanıtlar. Sosyal ve kültürel açıdan zengindir. Hatta ‘’Dünyanın en zengin köyü’’ olarak da anılır. Ancak zenginliği, gökdelenler ya da alışveriş merkezleriyle ölçülmez. Parkları, bahçeleri, ormanları, müstakil ya da iki katlı evleri, ortaçağdan kalma sokakları, geniş bulvarlarıyla adeta ütopik bir kenttir. Almanya’nın en fazla müze ve sanat galerisine sahip kenti Münih’tir. Ülkenin en büyük üniversitesi Ludwig Maximilian, BMW ve Siemens, medya devlerinden Süddeutsche Zeitung gazetesi de buradadır.

Bulvarlar ve meydanlar
Bavyera’nın başkentini en iyi yürüyerek hissedeceksiniz. Kente, ortaçağdan kalma üç kapıdan biri olan ve İtalya’dan gelen tacirlerin kullandığı Sendlinger Tor’dan girin. 19. yüzyıl taş yapıların yoğun olduğu Sendlinger Caddesi üzerinde Asamkirche (Asam Kilisesi-1733-1746) var. Asam Kardeşler tarafından, özel bir kilise olarak inşa edilen yapı, daha çok bir sarayı andırıyor. 16. yüzyılda cephanelik olan Münih Şehir Müzesi ve kübik şekilli Yeni Sinagog’un bulunduğu güzel meydan St. Jakobs Platz’da. 1850’lerde hal binası olarak inşa edilen Schrannenhalle, bugün gurmelerin gözdesi. Daha geleneksel bir alışveriş için, pazaryeri Viktualienmarkt’a uğrayın. Kentin en eski kiliselerinden biri Peterskirche. Temelleri 12. yüzyıldan olsa da 17. yüzyılda Rönesans üslubunda tekrar tasarlanmış. 300 küsur basamakla çıkılan kulesinin tepesinde Münih manzarası sizi karşılayacak. Kentin kalbi Marienplatz, hemen aşağıda. İsmini Münih’in koruyucu azizesi Meryam Ana’dan alan ve ortasında ona ait bir heykeli bulunan meydan, eski şehirdeki bütün ana yolların kesiştiği noktada. Meydana hakim olan bina, 19. yüzyılın ikinci yarısından, neo-gotik Neues Rathaus (Yeni Belediye Sarayı). Glockenspiel müzikli kukla gösterisi için ziyaretçiler burada toplanır.

Saray bahçelerinde bir gezinti
Münih’in siluetinin korunması için konmuş en çarpıcı kurallardan biri şöyle; merkezde hiçbir bina Münih’in en büyük kilisesi, 20 bin kişi kapasiteli, Frauenkirche’nin kulelerinden yüksek inşa edilemez. Katedral, 15. yüzyılın ikinci yarısında, 20 yılda tamamlanmış. Kent kuralları ne olursa olsun, belli ki insanların rahatı ve göz zevki için. Lüks alışveriş merkezi Fünf Höfe’nin içinden geçerek butik ve kafelerin bulunduğu şık Theatinerstrasse’ye çıkın, oradan da Max Joseph Platz’a…

Meydanın ortasında Kral Maximilian Joseph’in bir anıtı var. Neo-klasik, üçgen alınlıklı Nationaltheater (Ulusal Tiyatro) ve 14. yüzyıldan beri Bavyeralı düklerin, kralların resmi ikametgahı ve bugün müze olan Münich Residenz da burada. Münih’te yeşile doyacaksınız. Hofgarten’ın da bunda payı var kuşkusuz. Residenz’in yanında, eskiden sarayın bahçeleri olan park, 1615 yılında I. Maximilian tarafından inşa ettirilmiş. Rönesans tarzında, fıskiyeli havuzların olduğu park, saraya bağlı binalarla çevrili. Tam ortasında da Diana Tapınağı var.

Müzeler kenti
Münih, adeta bir sanat tapınağı. Kentte kırkın üzerinde müze var. Üstelik bu müzelerin koleksiyonları kadar mimarileri de çarpıcı. Özellike Pinakothek der Moderne, Güzel Sanatlar Akademisi ve Brandhorst’un binaları çarpıcı. Kunstareal bölgesinde, 3500 yıllık sanat koleksiyonlarını sergileyen müzeler bulunuyor. Alte Pinakothek ve Neue Pinakothek, dünyanın en önemli 19. yüzyıl sanat müzeleri arasında. Bir diğer müze de 1816’dan beri aktif olan, Yunan ve Roma heykellerinin sergilendiği Glyptothek. Ayrıca müzelerden, Nazi dönemi yapılarından Haus der Kunst ve 1855 tarihli Bayerische Nationalmuseum (Bavyera Ulusal Müzesi) da listenizde olsun.

Hayatın ortasındaki meydanlar
Münih klas ve şık bir kent olmakta zorlanmıyor. Mimarisi, meydanları, bulvarları, kafeleri ve restoranlarıyla yer yer çok seçkin olabiliyor. Bu Münih’i merak ederseniz, lüks ve elit alışverişin adresi Maximiliansplatz’da dolaşın. Kentin en anıtsal çeşmelerinden, 19. yüzyıl sonlarına ait Wittelsbacher Brunnen de burada. Daha genç, stilli ve sanat dolu bir mahalle ararsanız, Glockenbachviertel, kentin sanatçı, tasarımcı ve mimarların uğrak yeri. Kentin büyük meydanlarından, Justizpalast’ın (Adalet Sarayı) bulunduğu Karlsplatz da meydan duygusunu hakkıyla veren bir alan. Münih’in birçok meydanı gibi burası da buluşanlar ve sosyalleşenlerle capcanlı, yaşayan bir alan.

AKTİVİTE Ortaçağ binalarını, ellerinizde gece lambalarıyla ve rehber eşliğinde gezmek için bir ‘’Ghost Tour’’a (Hayalet Turu) katılın.
KAÇIRMAYIN Marienplatz’taki Belediye Binası’nıni müzikli kukla gösterisi glockenspiel görmeye değer.