İthaki

Kitaplarda, rehberlerde yazıldığı gibi midir gerçekten, İyon adalarından bir ada mıdır İthaki, Odisseus’un evi olan? Truva Savaşının ardından, dönmek için yola çıktığı yer.
Savaş 10 yıl sürmüştür, peki yolculuk? Dönüş de 10 yıl sürecektir, çünkü, denizler ve fırtınalar tanrısı Poseidon, Odisseus’un gemisine geçit vermeyecek, yarattığı fırtınalar ve zorluklarla onun gidişini geciktirecektir. 10 yıl boğuşacaktır denizlerde, sonunda tekrar İthaki’sine kavuşacak, başa geçecektir. Ama kavuştuğu İthaki o İthaki midir? Döndüğü yer o bıraktığı yer midir?
Homeros Odysseia’da böyle anlatır kahramanı Odisseus’un yaşadıklarını. Penelope’ye pek çok kişi kocasının Truva Savaşında öldüğüne tanık olduklarını söylese de o inanmaz, acılarla kıvranarak da olsa Odisseus’u bekler. Homeros’un destanı Kavafis’in de ünlü şiirlerinden biri olur. İskenderiyeli Şair olarak anılan Konstantinos Kavafis (1863-193), aralarında İstanbul’un da olduğu pek çok “Kent”ten esinlenmiştir.
Belki de Homeros’la Kavafis’in İthaki’si aynı İthaki mi diye sormak gerekir. Homeros’un kahramanlık destanı, Kavafis’te yolculuğa övgüye dönüşür. Onda ne yeniden fethedilecek bir ülke, ne iktidar kavgası, ne de Penelope’nin acısı vardır. 1911’de yazdığı “İthaki” şiirinde varılacak bir yer önermez şair. Belki de öyle bir yer yoktur. Herkesin İthaki’si farklıdır. Kavafis’in “İthaki”si bir yurt değil, yoldur: “İtaki’ye doğru yelken açtığında/dile ki uzun sürsün yolun,/serüven dolu, bilgi dolu olsun” dizeleriyle başlayan yolculuk, başka kentlere, ülkelere, düşlere, düş-ülkelere de uzanacaktır: “Dile ki uzun sürsün yolun./Sayısız yaz sabahların olsun,/ilk kez gördüğün limanlara girerken/alabildiğine mutlu ve kıvanç içinde./Dur Fenike pazarında/iyi mallar satın al,/sedefler, mercanlar, kehribarlar, abanozlar/ve türlü türlü hedonist güzel kokular,/al alabildiğince bu hedonist kokulardan,/birçok Mısır kentine git/öğren bilgelerden ve daha çok öğren onlardan.”
Herkesin kendi İthaki’si, herkesin kendi yolculuğu. Sonunda bir yere varılır ya da varılmaz. Varılan, ‘vardım’ sanılan yer, varılmak istenen yerdir belki, belki değildir. Çoğun değildir aslında, ama kendisinden bile gizler insan. Onca yıla, onca yola, yaşama, emeğe, çabaya, zorluğa yazık olur yoksa! Varmak, aramak değildir çünkü. Varmak, gözünü yola dikmektir yalnızca, gitme isteği bile değil, yalnızca varma isteğidir. Odisseus’un arzusu gibi. Doğaldır evet, savaş bitmiştir, hayattadır, yurduna, sevgilisine, oğluna kavuşma isteğindedir. Varmak arzusuyla dopdolu oluşu çok anlaşılır, çok insani bir şeydir. Tıpkı Kavafis’in bir başka kadim şiiri, “Kent” (1910) şiirindeki kader beklese de onu: “Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,/ne bir gemi var, ne de bir yol sana.”
İthaki, yolun kendisi, öyleyse yaşamın da kendisi. Deneyimler, yaşanan aşırılıklar, tadılan zevkler, edinilen bilgiler, yaşamın şiirini var eden ve zenginleştiren şeyler. Ve insanı ‘yeni Odisseus’ kılan: “Hep aklında olsun İtaki./Oraya varmaktır hedefin senin./Hiç aceleye getirme yolculuğu ama./Daha iyidir yıllarca sürmesi;/yaşlı biri olarak yanaş adaya,/yolda kazandıklarınla zengin biri olarak/zenginlikler bekleme İtaki’den.”
Varmak, yola gözünü dikmektir, gitmekse, yolu göze almak. Birinde İtaki’yi bulmak, birinde İtaki’yi yaşamak: “Bu güzel yolculuğu İtaki verdi sana./Yola çıkamazdın o olmasaydı eğer./Ama artık verecek başka bir şeyi yok sana./…/Yoksul görünüyorsa da sana, aldatmadı seni İtaki./Böylesine bilgeleşmişken, bunca kazanımla,/anlamış olmalısın artık, ne demektir İtakiler.”
Ah bir anlamış olsak, ne demekti İtakiler?
(“İtaki” ve “Kent” şiiri, Herkül Millas ve Özdemir İnce’nin Türkçeleştirdiği, Konstantinos Kavafis, Bütün Şiirleri, Varlık Y., 1998 baskısından alınmıştır.)