Karadeniz’in Aynası: Rize

Karadeniz’in Aynası: Rize

Karadeniz’i tanımanın; kültürünü, ritmini keşfetmenin binbir yolu var kuşkusuz. Ancak en kestirme yol Rize’den geçer. Çünkü Rize, Karadeniz ruhunu, yeşilin binbir tonunu en iyi yansıtan kenttir. Adeta gerçek Karadeniz’in aynasıdır. “İşte Rize, işte Karadeniz” diyerek yeşilin derinliklerini keşfetmeye başlamanın tam zamanı.

Bir dağ tatili klasiği                                                                                                                        

Bir yaylada konaklayıp, ertesi gün helikopterlerle tepelere bırakıldıktan sonra dağların eteklerinden kaymak, size çok mu çılgınca geliyor? Türkiye’nin tek sub-tropikal yaşlı yağmur ormanları olarak bilinen, yaklaşık 4 bin metreye ulaşan zirveleri, buzul gölleri ve alpin çayırları ile Kaçkar Dağları Milli Parkı’nda bunu yapmak mümkün.

Heliski sizin için çok sıradışıysa trekking ve dağcılık, Rize’nin hatta Türkiye’nin en meşhur yaylası Ayder Yaylası çıkışlı yapılan ve rağbet gören aktiviteler. Ulaşımı kolay olması ve popülerliği, yaylalarda aranan ve özlenen özelliklerini bir ölçüde kaybetmesine neden olmuşsa da Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde, 1350 metre rakımda bulunan Ayder Yaylası, dilden dile dolaşır.

Rize’ye 84 km, Çamlıhemşin ilçesine ise 19 km uzaklıktaki yaylaya, ormanlar arasından kıvrıla kıvrıla giden yollardan varılıyor. Denizden sadece 30 km içerideki Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde olmak kuşkusuz bambaşka bir keyif. Yayla anlayışınıza uyar ya da uymaz ancak Ayder’in bir dağ tatil merkezinin sahip olduğu her şeyi sunabildiğini teslim etmek gerek. Çoğu zaman şenlikli olan Ayder’de, horon çekenler ve kemençe nameleri pek eksik olmaz. Doğa yürüyüşleri, tepelere tırmanış, Gelin Tülü Şelalesi, 55 derecelik, renksiz, kokusuz, berrak sularda termal kür, karla kaplı tepelerin manzarasına karşı yemek, çay keyfi, manzaralı, ahşap otellerde soba başında sıcakkanlı Karadeniz insanlarıyla sohbet buraların keyfidir.

Vahşi doğanın kucağında                                                                                                             

Daha adını ilk duyduğunuzda, merak uyandırıyor; Fırtına Deresi. Nasıl bir vahşi doğanın kucağında olduğunuzun ilk tınıları. Rize denince de ilk akla gelen efsanevi isimlerden.

Dereyi süsleyen tarihi kemer köprüler ve çok derin bir yeşil. Doğu Karadeniz’de Kaçkar Dağları’ndan gelen birçok kolun birleşmesi ile oluşmuş, 57 km uzunluğundaki derenin yüksek debi ile akan suları şarkılara konu olmuş. Duygular bir yana, aksiyon da burada. Rafting meraklılarının da çok iyi bildiği bir isim bu. Derenin Çamlıhemşin’den başlayan son 23 km’si rafting için uygun. Fırtına Deresi ve Ayder Yaylası’na giden yol üzerinde, tipik Doğu Karadeniz kasabası Çamlıhemşin, kaçırılmayacak bir durak. Hatta burada konaklamaya değer. Kıyısı boyunca Fırtına Deresi’nin aktığı Çamlıhemşin’in, bir tarafında Ayder Yaylası diğer tarafında ise Zilkale var. 1696 tarihli taş köprü Şenyuva Köprüsü ile Zilkale’yi kaçırmayın.

Gerçek mi, rüya mı?

Film seti mi, gerçek mi, rüya mı? Bu duyguyu Karadeniz’de en fazla hissettiren yerlerden biri Zilkale. Rize’de Ortaçağ’dan kalma birçok kale var. Bunların arasında en büyüğü, tarihi M.S. 6. yüzyıla uzanan Rize Kalesi, diğeriyse Zilkale. Fırtına Vadisi’ne hakim bir kaya üzerinde bulunan ve içinde bir şapel bulunan Zilkale, 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içerisinde yer alıyor. Buraya ulaşan yol da kale kadar büyüleyici. Fırtına Deresi kıyısından, 12 km boyunca yeşile doyuyorsunuz.

Kaleye girip yukarıya doğru ilerledikçe doğa en güzel çehresini size gösteriyor. Zaman zaman kalenin içinde oturup temiz havayı ciğerlerinize doldurmak ve Fırtına Deresi’nin kuşbakışı manzaralarını içselleştirmek gerekiyor. Dere şırıltısını, dağlar karlı tepelerini, vadi uçsuz bucaksızlığını ve doğa seslerini burada saklamıyor.

Kale, Osmanlı dönemindeki ismiyle Zir Kale, yani “aşağı kale” demekmiş. Ticari ve askeri açıdan stratejik olan doğu yolunun gözetlenmesi ve kervanların konaklaması amacıyla kullanılmış. İlk olarak, Rize Kalesi ile aynı dönemde 5-6. yüzyıllarda ahşap bir yapı olarak inşa edildiği tahmin ediliyor. Bugünkü kale ise 13. yüzyıla ait. Bizans döneminde savunma amaçlı, gözetleme kalesi olarak kullanılmış. Zilkale’den devam edildiğinde Çat ve Elevit yaylalarına, Polovit Yaylası ve Polovit Şelalesi’ne ulaşmak mümkün.

Çay demek hayat demek

Müşkülpesentlere bile sevdirecek tadlar barındırır Rize mutfağı. Hele söz konusu çay ise hikayesi, tadı, emeği, kokusu uzun süre meşgul eder sizi, sonra da yudum yudum içirir. Önce çay tanelerinin yüzdüğü bu çayı yadırgamamak gerekir kuşkusuz. Aylardan mayıs ya da haziran ise çay hasadı yanıbaşınızdadır. Eylül, ekim aylarına kadar çay hasadı aralıklarla sürer ancak ilk zamanki kadar bol değildir.

Kentin dik yamaçlarındaki çay bahçelerinde makaslı, sepetli Rizeliler ile tatlı sohbetler eşliğinde çay toplamak, kente yayılan o çay kokusunu daha anlamlı hale getirir. Üretim sürecini izlemek isterseniz, çay işleme fabrikalarından bazıları kapılarını açıyorlar. Bu kadar teoriden sonra biraz pratiğe geçmenin zamanı; mesela Rize manzarasına karşı demli bir çay…

Rize’ye tepeden bakan bir noktada yer alan Ziraat Çay Bahçesi’nde aynı zamanda Çaykur’un pilot üretim tesisi bulunuyor. Buradaki küçük botanik bahçesinde vakit geçirebilir ve çay bitkisiyle tanışabilirsiniz. Ziraat Çay Bahçesi’nde Çaykur çaylarının satıldığı bir mağaza da bulunuyor. Çay bitkisinin filizinin en uç yapraklarından yapılan kıymetli beyaz çay ya da organik çaylar yolunuzu gözleyenleri sevindirecektir. Ayrıca mağazada farklı çaylar ve kaliteli çayın sırları hakkında bilgi de edinebilirsiniz.

Fasulyeden efsaneye

Karadeniz mutfağı ve dolayısıyla da Rize mutfağı gurmelerin aklını çelen tadlarla doludur. Rize kavurması, mıhlama, karalahana dolması, turşu kavurması ve laz böreği, bu mutfağın gerçekten de kendine özgü tadlarına sadece bir girizgah. Rize’den bahsedip konuyu kuru fasulyeye getirmemek ne mümkün. Kuru fasulyeden bir efsane yaratmak her kente nasip olmaz. O nedenle de istikamet Çayeli demeden bu kentten ayrılmak doğru olmaz. Rize’ye 20 km mesafedeki Çayeli’nde İspir fasulyesini tatmak için en nam salmış isimler Hüsrev ve Lale Lokantaları. Kuru fasulye deyip geçer ve bu lezzetteki kaliteli tereyağının rolünü atlarsanız büyük bir hata etmiş olursunuz.

Görkemli yapılar

Rize’nin merkezi gezilecek yerler açısından çok verimli değil ancak iki müze ilgi odağı olabilir. Biri Atatürk’ün kaldığı ve Atatürk Müze Evi’ne dönüştürülen Mataracı Konağı. Mataracı Ailesi, konağı, Atatürk’ün 100. doğum yılında Rize İl Özel İdaresi’ne bağışlamış.

Bir diğeri ise yerel mimarinin güzel bir örneği olan ve Sarı Ev olarak da adlandırılan, kent kültürü ve arkeolojik buluntuların sergilendiği Rize Müzesi. Rize’ye 15 km mesafedeki Güneysu ilçesinde ise son yıllarda inşa edilen kaydadeğer bir yapı var.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın baba ocağı Rize’de yaptırdığı, 1130 rakımda yer alan Kıble Dağı Cami; konumu ve manzarasıyla etkileyici.

Osmanlı döneminin önemli eserlerinden Üsküdar’daki Kuşkonmaz Cami’nin (Şemsi Ahmet Paşa Camii) mimarisine yakın bir tarzda yapılan cami, aslında ilk olarak 1800’lü yıllarda Moşula Mehmet Efendi ve Kuş Ahmed Efendi tarafından inşa ettiriliyor.

1960’da ahşap camide yangın çıkınca Yusuf Yılmaz Hocaefendi burayı yeniden taştan yaptırıyor. Dağın tepe noktasında olması nedeniyle bir çok yerden görülebilen cami, oldukça görkemli bir manzaraya sahip.