Kendimizi Nasıl Daha İyi Hissedebiliriz?

Kendimizi Nasıl Daha İyi Hissedebiliriz?

Girişimciler, her alanda fark oluşturmanın peşinde… Son dönemde öne çıkan akımlardan biri de kaotik şehir hayatının stresinden kurtulma stratejileri.

Yeni nesil girişimciler, kendilerini daha iyi hissetmek isteyen bireylere farklı alternatifler sunuyor. Stres atmak için özel tahribat tedavisinden faydalanmak, çocukken olduğu gibi bir yetişkin olarak da oyun oynamanın verdiği sinerjiyle rahatlamak, bu taktiklerden yalnızca birkaçı…

Yetişkin oyunları

Deneyim ekonomisi, ‘büyük çocuklar’ için tasarlanmış ilginç, oyuna dayalı ve sürükleyici aktivitelerle, yetişkin bireylerin hayat yükünü hafifletmeye yardımcı oluyor. Bu konuda özellikle Londra’nın belirli kısımlarının, yetişkinler için oyun alanlarına çevrildiği ve yetişkinlerin içlerindeki çocuğu dışarı çıkarabilmelerine yardımcı olan çeşitli pop-up etkinlikler düzenlendiği dikkat çekiyor. Örneğin; sanatçı Camille Walala, Londra Tasarım Festivali kapsamında şehirlilerin streslerini atabilmeleri için Liverpool Sokağı’ndaki istasyonun arkasına şişirilebilir bir kale kurdu. Tate Modern bünyesindeki Turbine Salonu ise üç kişilik salıncaklar ve üzerinde rahatlıkla uyuyabileceğiniz, çocuklar gibi yuvarlanabileceğiniz halılarla huzurlu bir sığına dönüştürüldü. Shoreditch’te ise yetişkinler için muazzam bir top havuzu olan, şeker aromalı kokteyllerin ve sınırsız pizzanın servis edildiği Balli Ballerson açıldı. Bu konsept, aslında ilk kez 2017’de San Francisco’da top havuzu, kurdele odası ve interaktif olarak patlatılan konfetilerin keyfine varabileceğiniz The Color Factory (Renk Fabrikası) adlı mekanın açılmasından hemen sonra doğdu. Davranış psikoloğu Jo Hemmings, bu konu hakkında şu yorumda bulunuyor: “Bu deneyimler bireylere eğlence vaat ediyor. Stresli şehir hayatını düşündüğümüzde bu gerçekten de son derece gerekli. Her şey stres atmak üzerine kurulu. Bu çocukça deneyimler, gerçek dünyadan uzaklaşarak saçmalamanın keyfini çıkarmamızı sağlıyor.”

Tahribat terapisi 

Hong Kong’un sanayi bölgelerinden Kowloon’da açılan Ikari Area’nın ziyaretçileri turuncu tulumlarını giyerek ve gaz maskelerini takarak, terk edilmiş bir ofiste ev aletleri ve şişeleri metal borularla kırma şansına sahip. Ziyaretçilerin deşarj olmalarına yardımcı olmak için duvarlar siyahla boyanmış ve üzerlerine grafitiler çizilmiş. Mekânın, özellikle eğitim hayatında test çözmeyi saplantı haline getiren öğrenciler arasında son derece popüler olduğu ifade ediliyor. Mekanın kurucusu, 28 yaşındaki müzisyen Isaac Ho Siu-Tung, Ikari Area ile hedef kitlenin farklı bir ihtiyacının karşılandığını ifade ediyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Hong Konglular çok sinirli insanlar. Çoğunlukla eğlence amaçlı geldiklerini düşünüyor olsam da merkezin, öfke sorunu olan insanlara da yardımcı olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda burada herhangi birinin psikolojik desteğe ihtiyacı varsa onları da danışmanlara yönlendiriyoruz.” Tahribat terapisinin dünyanın diğer yerlerinde de uygulanmaya başladığı gözlemleniyor. Örneğin; Dallas civarındaki Öfke Odası (Anger Room), 2008 yılında kurucu Donna Alexander’ın garajında, arkadaşlarının biriken çöplere bir beyzbol sopası ile vurma fikriyle doğmuş. Öfke Odası’nın bugün; Los Angeles ve New York’ta da popülerleştiği dikkat çekiyor.

Yeni görsel sağlık dili 

Yeni girişimci şirketler, sağlık açısından daha yalın bir yaklaşım benimseyerek minimalist tasarımlara yöneliyor. Temiz, şeffaf içeriklere vurgu yapan yeni Ritual’ın ambalajının üzerinde, ‘Everything you need nothing you don’t’ yani; ‘ihtiyacınız olan her şey, ihtiyacınız olmayan hiçbir şey’ yazıyor. Eczane alanında bir teslimat hizmeti olan PillPack ise ‘basitleştirilmiş eczane’ mottosuna yatırım yaparak ilerliyor. Her iki marka da Y Neslinin sevdiği canlı renkleri kullanıyor. New York’ta açılan MNDFL; duvarları yosun, eğrelti otları ve dikenlerle kaplı birçok farklı stüdyodan oluşan bir meditasyon salonu… Vietnam Da Nang’da bulunan Naman Retreat’in Pure SPA salonunun tasarım konseptinde de ziyaretçilerin sağlığına iyi gelecek yerel bitkiler kullanılmış. 2014 yılında uygulamaya konan ‘Global İyi Bina Standardı’ sayesinde artık mimarlar sağlık merkezlerini tasarlarken toplumsal zindeliğe odaklanıyor. Dublin’deki Urban Agency mimarlık firması, bir diş merkezini daha havadar ve aydınlık bir mekân olarak yeniden tasarladı. Ahşap panellerle hazırlanan kıvrımlı duvarlar ve yeşil bahçeye bakan zeminden tavana kadar pencereler kullanıldı. Bu tasarımın amacı ise hastaların endişelerini azaltmaya ve sakinlik hissi oluşturmaya yardımcı olmak. Her ikisi de Japonya’da bulunan Hirano Clinic ve Asahicho Clinic adlı merkezler, bu konsepti bir adım daha öteye taşıdı