ŞAFAKTAN GECEYE EDİNBURGH…
Bir kentin günün farklı saatlerinde görülmesi gereken yerleri, yapılması gereken aktiviteleri vardır.
Kısa bir haftasonu kaçamağı ile Edinburg ziyareti yapmak isterseniz, şafaktan geceye kadar neler yapabileceğinizi adım adım okuyun; bir günlük gezi için Edinburgh’un iyi bir alternatif olup olmadığına siz karar verin.
SABAH
Princes Sokağı bahçeleri
Günaydın! Sabaha, günün ilk ışıklarında, iç açıcı bir aktiviteyle başlamalı. Yeni Kent’i Eski Kent’ten ayıran Princes Sokağı Bahçeleri, temiz havada bir yürüyüş için ideal. Princes Sokağı boyunca uzanan, Edinburgh Kalesi’nin gölgesindeki, peyzajlı bu bahçelerde heykellerin ve çiçeklerin arasında yürüyüş yaparken bir Edinburghlu gibi hissetmeniz işten bile değil. Bu güzel bahçelerin bulunduğu vadide bir zamanlar Nor’ Loch olarak bilinen ve 19. yüzyılda kurutulan derin bir bataklık varmış. Bahçelere girer girmez, ilk olarak 1903 yılında yapılan ve her yıl tasarımı değişen ‘çiçek saat’i kaçırmayın. Özellikle yazları burası güneşin keyfini çıkaran, sere serpe çimlere uzanıp kitap okuyan, piknik yapan ya da açık hava kahvesinde oturup çayını yudumlayanların mekanı. Sabah erken saatlerin zevki ayrı olsa da akşamüstleri gitgide alçalan güneşle birlikte kalenin ve eski kentin taş yapılarının değişen renklerini izlemek de ayrı bir deneyim.
Scott Anıtı
Günün büyüleyici ilk manzarasına hazır mısınız? ‘Gülü seven, dikenine katlanır’ diye aklınızdan geçirirken, 287 basamak bir çırpıda bitebilir. Devasa, gotik, sivri bir kule hemen göze çarpar. Kulenin en tepesinden kentin manzarası akıllara kazınacak cinsten. Enerji sarfiyatınıza değeceğine emin olun. Princes Sokağı’na hakim Scott Anıtı’nı tırmanırken, farklı katlarda durabilir, hem soluklanabilir hem de değişen manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. Halkın bağışlarıyla, yazar Sir Walter Scott’un anısına, 1832’de ölümünden sonra inşa edilen yapının dışı yazarın romanlarındaki karakterleri betimleyen 64 kabartmayla süslü. Zirve, ulaşacağınız manzaranın gerçek anlamda ‘zirve’si olacak. Yapı, 1846 yılında tamamlandığında dünyada bir yazar için yapılan en büyük anıt olmuştu.
Edinburgh otobüs turları
Scott Anıtı’nın hemen altından Waverly Köprüsü üzerinden kalkan Edinburgh otobüs turları, kentin en karakteristik özelliklerini bir çırpıda öğrenmek isteyenler için avantajlı. Biletinizi atmayın, gün içinde gerek otobüse bir başka duraktan binmek gerekse bazı girişlerde indirim alabilmek için ona yeniden ihtiyacınız olacak.
İskoçya milli galerileri
Yeşil halılı, koyu kırmızı duvarlı sekizgen odalarıyla, 1850’ye ait iyonik sütunlu portikolu bu klasik binada, Rönesans sanatından empresiyonizm sonrasına önemli bir Avrupa sanatı koleksiyonu sergileniyor. Titian, Da Vinci, Raphael ve Vermeer… Dahası da var; Monet, Degas, Constable, Turner ve Cezanne. İki muhteşem binadan, İskoçya Kraliyet Ailesi binası ile İskoçya Milli Galerisi’nden oluşan İskoçya milli galerilerinde sanat tarihinde iz bırakmış ustaların ve önde gelen sanatçıların eserleri görmeye değer.
ÖĞLEN
Elephant House’ta öğle yemeği
JK Rowling’in bilgisayarının başında, kahve içip Harry Potter serisinin ilk kitaplarını yazdığı yerin burası olduğu söylenir. IV. George Köprüsü’ndeki bu kafe, özellikle keki ve çayıyla kentliler ve turistler için favori yerlerden biri.
Greyfriar’s Bobby
Kentin en ünlü fotoğraf noktası. Edinburg şehrinin çok sevilen sakini ve kentin simgesi; Greyfriars Bobby. Bu Skye Teriyer cinsi köpek, ölen sahibi polis memuru John Gray’i, iki yaşından 16 yaşında kendi ölümüne kadar Greyfriars Kirkyard mezarlığındaki mezarı başında beklemesiyle ünlenmiş. Sevginin ve sadakatin de bir sembolü haline gelen köpek, birçok kitap ve Disney filmleriyle daha da ünlendi. Heykelin etrafında hep kalabalık ziyaretçi grupları var. Bobby’nin mezarı ise, hemen anıtın arkasında, Greyfriars Kirkyard mezarlığına girer girmez, küçük, pembe granit bir taşla işaretlenmiş. Tasması Edinburgh Müzesi’nde.
İskoçya Milli Müzesi
Yolun hemen karşısında, İskoçya Milli Müzesi, görülmeye değer. Ülkenin kültürünü, tarihini ve halkını yücelten koleksiyonuyla, İskoç tarihini keşfetmenin en güzel yolu. Bahçeli terasından kentin 360 derecelik manzarası da tek kelimeyle muhteşem.
AKŞAMÜSTÜ
İskoçya Parlementosu
Daha önce bir bira fabrikasının olduğu yere inşa edilmiş olan İskoçya Parlemento Binası, 2005’te kraliçe tarafından resmi olarak açılmış. Salisbury Kayalıkları’ndan bakıldığında, ‘İskoçya toprağında yeşermiş bir çiçeği’ temsil ediyor. Katalan mimar Miralles, bir binanın bir sanat eseri olabileceğine inanmakla beraber, Edinburg halkı bunu anlamsız ve karışık bulmuş. Dış cephesindeki garip tasarımlar, batı duvarındaki şekilsiz pencereler, ön cephesindeki asimetrik panolar adeta, kenara çekilmiş perde izlenimi vererek şeffaf bir hükümeti sembolize ediyor. Otobüs biletiniz İskoçya Parlamentosu’na gitmek için tekrar işe yarayacak. Hükümetin merkezi Holyrood’da… Parlemento binasının inşası sırasında harcanan para üzerine yapılan bütün tartışmalar bir yana, burası mimari açıdan görülmeye değer. Eğer o gün oturum varsa, halka açık galeriden mecliste olup biteni de izleyebilirsiniz.
Edinburgh Kalesi
Kentin ikonu Edinburgh Kalesi, tüm kente hakim konumuyla, birçok noktadan kendini gösteriyor. Kaleye son giriş 17.00’da ve eğer bu saati tercih edecek olursanız kalabalıkları atlatmış olmanın yanısıra kente alacakaranlık vaktinde bakma şansınız da olacak. 11. yüzyılda başlayarak önemi gitgide artan kale, gerek görkemli dış görüntüsü, gerekse kuleleri, burçları, zindanları ile oldukça etkileyici. Kale, askeri açıdan en son 1745 yılında kullanılmış ve 1920’lere kadar İngiliz ordusunun İskoçya’daki en önemli üssü olmuş. Bugünse İskoçya’nın en turistik yerlerinden biri. Edinburgh’un en eski binası olan, 12. yüzyıla ait küçük St. Margaret Kilisesi de kalenin içinde. Ayrıca kalede, kalenin tarihini anlatan görüntüler eşliğinde İskoçya krallık tacı, asası ve kılıcı da sergileniyor. M.S. 1. ve 2. yüzyıllardan 1745’e kadar, İngiltere ile Orta İskoçya’nın arasında akınlardan korunmak için en önemli savunma unsuruydu. Edinburgh’un varlığının bu kaleye bağlı olduğunu söylemek mümkün. Her şeyi görmek isterseniz, sabah ya da daha erken gitmekte yarar var.
AKŞAM
Jenners
Biraz klasik biraz modern alışveriş! “Kuzeyin Harrods’ı” olarak bilinen Jenners, kentin en ünlü büyük mağazalarından. İlk açıldığı 1838’den beri aynı yerde olan Jenners, perşembeleri 20:00’ye kadar açık.
The Dome
Kentin ödüllü restoranlarının sayısı az değil. Her damak tadını sevindirecek seçenekler var. Edinburgh’un Yeni Kent’in tam merkezinde, George Sokağı’ndaki ‘The Dome’, ünlü bir bar ve restoran.
GECE
Rehberli Hayalet Turu
Akşamla birlikte belki de Edinburgh’un karanlık yönünü keşfetmenin zamanı gelmiş demektir. Rehberli hayalet turları, bambaşka bir deneyim. Edinburg’un 18. yüzyıla ait Kent Meclisi, Mary King Mezarlık Geçidi’nin kalıntıları üzerine kurulmuştu. Bu ortaçağ eski kentinin yollarının alt bölümleri bu temellerin arasında hiç değişmeden 250 yıl boyunca varoldu. Bu tüyler ürpertici yeraltı labirenti, 17. yüzyıl Edinburgh’unun günlük yaşamı hakkında çarpıcı ipuçları veriyor. Kostümlü rehberler, 16. yüzyıl evlerini ve vebadan kırılan 17. yüzyılın mezar kazıcısının yaşadığı yeri gezdiriyorlar. Bir taraftan Eski Kent’in tarihini öğrenirken, bir taraftan da karanlık, yeraltı kemerlerinden, mezarlıklardan geçip tüylerinizi ürperten bir deneyim yaşıyorsunuz. Mercat Tours ve The Real Mary King’s Close en iyi turları sunanlar arasında.
Kuzey Köprüsü
Bir başka muhteşem manzara Kuzey Köprüsü’nden. Kentin en görkemli binalarından olan Scotsman ile Balmoral hotellerinin iki yanında olduğu Kuzey Köprüsü’nün seyir noktasından Eski Kent ile Yeni Kent’in ışıl ışıl gecesini görmek mümkün. Buradan, gün içinde ziyaret ettiğiniz Jenners, Edinburgh Kalesi, Scott Anıtı ve Milli Galeriler gibi birçok yapıyı görme imkanına sahip olacaksınız.
GÜNDOĞUMU
Arthur’s Seat
Öncelikle sıkı giyinin ve Arthur’s Seat’in büyüleyici manzarasına ulaşabilmek için biraz gayret! Bu çabaya kesinlikle değecektir… Edinburgh silüetinin en belirgin görüntülerinden biri Arthur’s Seat. Kentin ortasında, 251 metre yükseklikteki bu sönmüş volkana tırmanmak için en iyi yol, taksiyle Dunsapie Loch’a gitmek ve oradan da 30 dakika tırmanmak. Tırmanış zor değil. Holyrood’dan zirveye tırmanmaksa 45 dakika sürebilir. Bu kayalık zirvede, kenti her yönden kucaklıyormuş hissine kapılacaksınız. Edinburgh üzerinden güneşin doğuşu, bu kentteki maratonunuzun aklınıza kazınacak anlarından biri olacak.