Tek Yön Doğa: Ekoturizm

Tek Yön Doğa: Ekoturizm

Bütün dünyada, seyahat standartları ve turist profili, kaçınılmaz bir şekilde değişiyor, dönüşüyor. Her gün çarşaf ve havluların değiştiği, plastik kaplardaki şampuanların bolca harcandığı, açık büfelerde gereğinden fazla yiyeceğin sunulduğu, kısacası enerji, su ve gıdanın sorumsuzca sarf edilerek kirlilik ve iklim değişikliğine yol açtığı tatiller, insanı doğadan uzaklaştırıyor. Çare; doğa dostu, sürdürülebilir, sorumlu tatil yani; ekoturizm.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, bir süredir İğneada, Küre Dağları, Kızılırmak Deltası ve Kaz Dağları gibi kaydadeğer ekosistemlerde ekoturizminin gelişmesi için çalışmalar yapıyor. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin yürüttüğü TaTuTa (Tarım, Turizm, Takas) Ekolojik Çiftlik Ziyaretleri projesi de, bir yandan çiftliklerde ekolojik tarımın teşvik edilip sürdürülmesini desteklerken diğer yandan da modern şehir sakinlerini doğa ve tarımsal faaliyetlerle bir araya getirerek, gönüllü veya konuk olarak ekolojik çiftlik ziyaretleri tasarlıyor. TaTuTa, Doğu’da Erzurum, Artvin, Erzincan; güneyde Burdur ve Muğla; kuzeyde Tokat ve Sinop ve batıda Yalova, Sakarya, Çanakkale’ye kadar farklı bölgelerde, sayısı 60’ın üzerinde çiftliği kapsıyor. Türkiye’nin ekoturizm listesi umut verici. Birkaçına göz atın; gittikçe büyüyen bir ailenin parçası gibi hissedeceksiniz…

KNIDIA EKO ÇİFTLİĞİ / DATÇA                                                                                                                                      

Bahçeden topladığınız meyve ve sebzeleri, dünyaya sizin gibi bakan insanlarla yemek için masaya oturun, mevsim uygunsa zeytin ve badem toplayın, zeytinyağı ve pekmez üretimindeki emeğe şahit olun… Knidia Çiftliği, önce tek bir kulübe ve üzüm bağından ibaret gibi görünür. Yanıldığınızı yaşadıkça anlayacaksınız. Enerji ve yiyecek tamamıyla doğal yöntemlerle elde ediliyor. Bazı binalarda lüks lambaları ve mum kullanılıyor, sıcak su, odunlu termosifon ile sağlanıyor, taş binalarda şömineyle ısınılıyor, temizlik burada üretilen zeytinyağı sabunuyla yapılıyor, havuzdaki kaynaktan gelen su klorlanmıyor. 12 dönüm araziye kurulu çiftlikte konaklamak için, her biri 2 kişilik dört açık çardak ve 2-3 kişi alabilen dört taş ev var. Doğa ile etkileşimi sürdürmek için kulübeler açık bir tarzda tasarlanmış.

Enerjinin kaynağı güneş ve rüzgar

Bölgede, belediye suyu veya elektrik şebekesi yok, dolayısıyla sulama dahil tüm su ihtiyaçları, çiftlik alanı içinde çalışan doğal kaynak suyu ile yapılıyor. Elektrik gereksinimi, güneş panelleri ve rüzgar jeneratörü kombinasyonu yoluyla ekolojik olarak sağlanıyor. Çiftliğin yakınında, zeytin bahçeleri, yüzlerce badem ağacı ve bazı keçiboynuzu ağaçlarının bulunduğu bir arazi var. Zeytin, zeytinyağı ve el yapımı zeytinyağı sabununun yanı sıra bir zamanlar Datça köylerinde kadınların ürettiği ancak şimdilerde kesilen keçiboynuzu ağaçlarından, keçiboynuzu pekmezi üretiliyor. Çoğu yemek odun ateşinde pişiriliyor ve çiftlik kendi ekmeğini üretiyor. Amaç; ürettiğinden fazlasını tüketmemek olduğundan konuk sayısının sınırlandırılmasına özen gösteriliyor.

ZEYTİNBAĞI / KAZ DAĞLARI                                                                                                                                                    

Kaz Dağları’nın dingin atmosferi en çok zeytin hasadının canlılığı ve neşeli Ege kadınlarının sesleriyle şenlenir. Bu topraklarda, doğanın en saf hallerini yaşamak için fazla çaba sarfetmeye gerek yoktur. Hayatının o dönüm noktasında buraya sığınıp hayalini gerçekleştirenlerden biri de Erhan Şeker. Bursa’da tekstilciyken üzerinde iki zeytin ağacı bulunan bir toprak parçasından Zeytinbağı’nı yarattı. Çamlıbel köyünde, yüzünü Edremit Körfezi’ne dönmüş bu taş bina ile zeytin ve badem ağaçlarının olduğu iki dönümlük bahçeyle Erhan, hikayesini yeniden yazdı; kendi deyişiyle, ‘ufak, sade, iddiasız, basit hoşluklar’ içeren bir yaşam kurdu.

Mutfağı ile çok seviliyor

Zeytinbağı’nın keyif mekanları, şömineleri, ekili alanları, civardaki yürüyüş rotaları ve güvercinleri var. Bütün bunların yanında Erhan’ın mutfağı tam bir ilgi odağı. Bölgenin halk pazarları ona ilham veriyor. Otu, meyveyi kendi elleriyle seçiyor. Yemeklerde deneysellikten korkmuyor. Zamansız pazara düşen bir ot, mevsimsiz bir meyve, dağın doruklarından gelen bir diken ya da eski bir keçi peynirini arayıp buluyor, bahçesinde kara kazanlarda, odun ateşinde biber ve domates salçası yapıyor. Bunlar yetmezmiş gibi, bahçesinde Vietnam’dan Meksika’ya dünyadan çeşit çeşit tohumla, on çeşitten fazla domates yetiştiriyor. Çiğ sütten kendi peynirini, Bayramiç elmasından sirkesini yapıyor. İlkbahar ve sonbaharda verdiği yemek kurslarına ilgi büyük. Ayrıca misafirleri için, bölgeye özgü bitki çeşitliliğini tanıtan botanik turları ve civardaki örenyerlerinin gezildiği arkeoloji turları düzenliyor.

BAĞBADEM / BOZCAADA                                                                                                                                                                 

İstanbul’un kaosundan kaçan Bilgütay ve Berkay Ergül çiftinin, Datça’dan başlayıp tüm Kuzey Ege’de yaptıkları kaçış arayışı, Bozcaada’da bağ ve bademlikler arasında sona eriyor. Kurdukları çiftlikte, çiftin çocuklarıyla birlikte yaşadığı bir ev ve sekiz odalı Bağbadem adında küçük bir otel var. Zamanla bahçeye yüzlerce bitki, üzüm, incir, badem, nar, dut, iğde ağacı, çiçek, ufak bir sebze bahçesi, tavuklar, hindiler, bıldırcınlar, ahşap kerevetler ve küçük bir ağaç ev de ekleniyor. Çiftin merkezdeki küçük taş okula giden çocukları, boş vakitlerinde balık tutuyor, kertenkele ya da yengeç avı planlıyorlar. Yiyecekler kendi bahçelerinden, yumurta bahçedeki tavuklardan, pekmez, tarhana, erişte ve reçeller kendi üretimleri.

Yerel tohumlar korunuyor

Adanın yerel tohumlarını koruyor, mutfak atıklarını tavuklara veriyor, pil ve plastikleri ayrıştırıyorlar. Bilgütay Ergül kendini, ‘bir dostun evine giderken elinde enginar çiçeği buketi ya da bir şişe pekmez taşıyan komşu, çocuklarla deniz kabukları toplayan anne, mahallenin çocuklarına evde kek pişiren teyze, civcivler için yenidoğan bakım hemşiresi ve kendine de zaman ayırabilen bir kadın’ şeklinde tanımlıyor ve misafirlerini, gönüllerinde yapaylıktan uzak gerçek bir iz bırakma umuduyla, ağırlıyor. Televizyon yok, bademlerin gölgesi, hamak ve adanın rüzgarı var.

OWLSLAND / KALKAN

Kalkan’ın bozulacağını herkesten önce fark ederek, burada 150 yıllık bir köy evine yerleşen Bezirganlı Erol ile İskoçyalı eşi Pauline’in konukevi Owlsland, Kalkan girişindeki Elmalı sapağından 17 kilometre mesafede, Toroslarla çevrili Bezirgan Yaylası’nda gerçek bir yayla köy evi. Erol’un dedesinden kalma ev, bahçesiyle birlikte size ait ve kafa dinlemek için bire bir. Akdeniz’in sahile en yakın bu yaylasının, ağaçların gölgelediği, odun ocaklı Dervish kahvesinde misafirler taze kekik çayı ile ağırlanıp sedirlere buyur ediliyorlar. 500 yıldır, kışları, buğday, nohut ve kişisel eşyaların konulduğu sedir ambarlar hâlâ kullanılıyor. Erol, eğitimli bir aşçı ancak hobisi ahşap işleri. Evdeki kanepe, masa ve trabzanları yıkılmakta olan köy evinin sedir ağaçlarından yapmış. Dinlenme, kitap okuma köşeleri, doğada olduğu gibi bırakılmış. Pauline ziraat mühendisi. Bahçelerinde doğal yöntemlerlerle yetiştirdikleri ürünleri günlük ihtiyaçları için kullanıyor, ne bahçelerine ne de evlerine zararlı kimyasallar sokmuyorlar. Ev temizliğinde tercihleri lavanta yağı, sirke, su, eşyalar içinse buhar makinesi. Çöpleri az çünkü ambalajlı ürün almamaya gayret ediyor, şişeleri yeniden kullanıyorlar, yiyecek atıklarını kompost yapıyor ya da hayvanlara veriyorlar.

PASTORAL VADİ EKOLOJİK YAŞAM ÇİFTLİĞİ/ FETHİYE                                                                                                                

 Taş konak, ahşap ev ya da çadır… Pastoral Vadi, konaklamanın ötesinde, gerçek bir doğal yaşam deneyimi. Çevreye zararlı hiçbir şey üretilmiyor, malzeme sağlıklı ve geri dönüşümlü. Toprağı, tarımı ve ürünü öğrenmenin keyfine varıp, nostaljik tatlara kavuşabileceğiniz bir yer. 12 ay tatile uygun; kırsal yaşamın tadına varabilir, yerel kültür atölyelerinde el becerileri geliştirebilir, farklı bir beslenme düzeni uygulayabilirsiniz. 1999’da ana ürün olarak Valencia tipi portakal yanında limon, mandalina, greyfurt, turunç, zeytin, nar, erik, şeftali, kayısı, cennet hurması, ayva, incir ve dut için 900’den fazla fidan dikilmiş. Dere kenarındaki zeytin, söğüt, günlük, çınar, defne, hayıt, mersin, zakkum, süsen, okaliptüs ve çam ağaçları korunup, çoğaltılmış. Meyve ağaçlarının arasında, ara ürün olarak sebze ve yem bitkisi üretiliyor. Ekolojik tarım ile mevsimine göre domates, biber, patlıcan, salatalık, marul, kıvırcık, roka, tere, dereotu, maydanoz, rezene, kişniş, ıspanak, pazı, brokoli, karnabahar, pancar, lahana, kırmızı lahana, turp, patates, soğan, sarımsak, fasulye, bakla, bezelye, mısır, yer fıstığı, çilek üretilip konuklar ile çiftlikte çalışan ve yaşayan herkesin beslenmesi için kullanılıyor.

Kış hazırlığı konuklarla yapılıyor

Kış için, atölyelerde konuklarla birlikte, konserve, reçel, salça, soslar, erişte, tarhana gibi ürünler üretiliyor ve kilere kaldırılıyor. Rüzgar adındaki atlarıyla toprağı sürüyor, hayvansal ürün ve gübre ihtiyacını karşılamak için, doğal ortamlarında tavuk ve ördekler, ağılda ise keçi ve koyun doğal yemlerle besleniyor. Bir de fide ve sebzelerin üretildiği, tohumların yeşertildiği bir cam sera var.

THUYA EKO PANSİYON / ARMUTLU

Bahçeyi, toprağı özleyenler için isabetli bir alternatif. Çiftliğe adını veren Thuya, yaşam ağacı olarak bilinen mazı ağacının Latince ismi. Çiftliğin sahibi sosyolog Tülay Andiç, kızının daha sağlıklı yiyecekler bulabileceği bir ortam yaratma isteğiyle yola çıkıp çeşitli sebze meyveler yetiştirip, yağ, reçel ve sirke yapmaya başlamış. Tarım İlçe Müdürlüğü’yle yapılan çalışma sonucu Armutlu köylerinin bulunduğu bölge, ekolojik tarım havzası ilan edilmiş. Gemlik Körfezi manzaralı yedi dönüm arazi üzerinde eko-tarım yapılan, atların, ördek, tavuk ve kazların da yaşadığı çiftliğin pansiyonu yıl boyunca açık. Yer yataklı, dağ manzaralı, şömineli veya balkonlu olmak üzere farklı tarz odalar var. Bağda bahçede çalışıp stres atmak da mümkün, şömine başında keyfi yapmak da… Tarım ilacı ve suni katkı maddesi kullanılmıyor.

Gönüllü tarım işçileri

Gönüllü katılanlar, tarlada çalışanların gözetiminde ekotarıma yardım edebiliyor, tarladan ürün, ağaçlardan meyve toplayıp, gül budayabiliyorlar. Zaman zaman fotoğraf ve resim atölyesi, ahşap boyama dersleri, trekking organizasyonları düzenleniyor. At binebilir, yemek kurslarına ve geleneksel konserve, reçel, çikolata, zeytinyağı yapımı derslerine katılabilirsiniz. Sınırlı olarak çadır kurma izni veriliyor. Günübirlik gidenler çiftlikte yetişen ekolojik ürünlerle yapılan yemeklerin piştiği restoranında soluklanabilirler.