Turizm Sektörü Yeni Arayışlar Peşinde

Hayalleri gerçek kılan konaklama ve seyahat deneyimlerine yönelik ilgi hızla artıyor. Hedef kitlesine sıra dışı deneyimler vaat etmeyi ilke edinen turizm markaları, su altında hizmet veren ya da çatısında kayak pisti bulunan otellerle fark yaratıyor.
Y Kuşağı’nın tatile bakış açısı ise yeni trendleri beraberinde getiriyor.
Yeni maceralara hazır mısınız?
Mimarlar artık benzersiz seyahat deneyimlerini şekillendirmek için otel tasarımlarında farklı bir bakış açısına yöneliyor. Bu yeni mimari anlayışın ürünü olarak müthiş doğa manzaralarının ortasına konumlandırılan ve hayal gücünü ortaya çıkaran oteller, konuklarına macera dolu deneyimler vaat ediyor. Yenilikçi mimari tipografi projeleriyle tanınan Danimarkalı mimarlık ofisi Bjarke Ingels Group, son projesi olan Hotel des Horlogers ile binaların hizmet amacını yeniden şekillendiriyor. İsviçre’nin Valle de Joux bölgesinde kurulu 7 bin metrekarelik bu otel, çatısından giriş yapılan zikzak şeklinde tasarlanmış beş kademeli pisti ve pistin sonunda kayakçıları karşılayan Audemars Piguet Müzesi ile macera sever konuklara benzersiz bir kayak deneyimi yaşatacak. 50 odalı bu lüks otelin 2020 yılında tamamlanması planlanıyor.
Ekim 2018’de dünyanın ilk su altı villası, Maldiv’lerde konuklarını ağırlamaya başladı. Conrad Maldives Rangali Adası’ndaki The Muraka, tamamen camdan tasarlanan iki katlı bir otel… Su seviyesinin 16.4 fit altında kurulmuş olan bu otel, misafirlerine tropik deniz ortamında konaklama şansı sunuyor. Bu benzersiz deneyimi yaşamak için ödenecek konaklama ücreti ise 24 saat boyunca sadece konuklara hizmet edecek uşaklar ve bir şef dahil olmak üzere 50 bin dolar olarak belirlenmiş.
Kamp turizmi yükselişe geçti
Kamp dünyasının Airbnb’si Avustralya merkezli Camplify, ana kitlesinin 25-34 yaş arası kişiler olduğunu belirtiyor. Kamp malzemeleri satışlarındaki artışı tetikleyen de yine Y Kuşağı… Bu kuşak; dijital kültür, sosyal medya ve dijital bağlantının son derece yoğun yaşandığı bir geçiş dönemine şahit oldu. Dijital bağlantılı dünyamızda Y Kuşağı, dünyayla bağlantıyı kesmenin çeşitli yollarını arıyor. Kendini doğaya bırakmanın zihinsel sağlığımız üzerinde yaratacağı faydalar her geçen gün daha da kabul görüyor. Belki de açık havada kamp yapma fikrini bu kadar benimsemelerinin nedeni tam da bu. Neticede dış dünyayla bağlantıyı kesmek için bundan daha iyi bir yöntem olabilir mi? Volkswagen kısa bir süre önce California unvanına sahip ikonik kampçı karavanını, 30’uncu yıl dönümünde yeniden tasarlayarak şık bir model ile 84 bin dolardan piyasaya sürdü. Fransız konsept mağaza Merci, üzerinde orman görüntüsünün yer aldığı çok yüksek dramatik bir perde yerleştirerek ve etrafı tenteler, kamp sandalyeleri ve şık aksesuarlarla süsleyerek mağazada bir yaz kampı teması yaratmayı seçti. Walmart 2017’de outdoor ürünleri markası Moosejaw’ı bünyesine katarken Gap de bir outdoor markası olan Hill City ile bu alanda yerini aldı. Outdoor ekipman ve kıyafet markası REI ise web sitesine eklediği bir özellikle ile ziyaretçilerine, kamp alanlarına rezervasyon yapma olanağı sunuyor.
En dikkat çeken destinasyonlar
Seyahat trendleri hızla değişirken, seyahat severlerin kalp atışını hızlandıran ve seyahat tutkusuna farklı bir deneyim katan yeni destinasyonların sayısı hızla artıyor. Bhutan ve Hobart ise yıldızı hızla yükselen en yeni iki rota olarak öne çıkıyor. Doğu Himalayalar’da yer alan Bhutan’daki ağır turist vergileri, bir filtre görevi üstlenerek, buraya seyahat eden gezginlerin nispeten düşük seyretmesine neden oluyor. Böylece bu bölge, sadece gerçekten varlıklı kişileri çeken bir turizm bölgesine dönüşüyor. Dağları, nehirleri ve manastırları kadar Ulusal Mutluluk Endeksi ile de nam salmış olan Bhutan, ziyaretçilere kişi başına günlük minimum 250 dolar harcama zorunluluğu getiriyor. Buna konaklama, yiyecek, ulaşım, bir rehber ve günlük 65 dolar civarındaki resmi ücret de dahil. Beş yıldızlı resortlarda kalmak istiyorsanız, çok daha ciddi bir miktarı gözden çıkarmanız gerekiyor.
Güney Avustralya’da Tazmanya Adası’nı durgun bir su birikintisinden dünyanın en uzak ve en umulmadık kültürel merkezlerinden birine dönüştürmeyi başaran Hobart da en yeni alternatiflerden biri… Son birkaç yıldır Hobart’ta pek çok sanat, müzik ve yemek festivali düzenleniyor. Yakın zamanda genişletilmiş rıhtımlarına ise büyük cruise gemileri yanaşıyor. Hobart, bu yeni gücünün önemli bir kısmını, Hobart merkezden kısa bir feribot yolculuğu ile ulaşılabilen, 2011’de kurulan Eski ve Yeni Sanat Müzesi’nden (MONA) alıyor.