ÜÇ NESİLE HİTAP EDEN MUHTEŞEM SES: ENRİCO MACIAS
Melodilerini nerede duyarsanız hemen tanıyarak, eşlik etme isteği duyarsınız. Cezayir asıllı Fransız Enrico Macias sahnede Fransızca şarkı söylerken Türk dinleyicilerinin ona Türkçe eşlik etmelerinden büyük bir mutluluk duyduğunu söylüyor.
İstanbul’da verdiği son konserde Şevval Sam ile düet yapan sanatçı Ajda Pekkan’a olan hayranlığını da dile getiriyor. Dünyaca ünlü sanatçı ile müzik, başarıları ve İstanbul üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Türkçeye çevrilmiş pek çok şarkınız bulunuyor, 80’den fazla. Zingarella, La Guitar, Solenzara bunlardan sadece üçü, çeviriler hakkındaki düşünceleriniz nedir?
80’den fazla şarkımın Türkçe sözleri olduğunu biliyorum. Adaptasyonda benden başka bir yabancı şarkıcı daha yok, bu kadar eserleri Türkçeye çevrilmiş. 3 nesile hitap ettim. Benim dinleyicilerim içinde; gençler, anne-babaları ve dedeleri de var. Bu şarkılardan bence önemlileri Fikret Şeneş’in Türkçe sözler yazdığı ve Ajda Pekkan’ın okuduğu melodilerdir. Elimdeki dokümanlara bakacak olursam 17 tane Türk şarkıcısı Enrico Macias bestesi okumuş. Başarılarından ötürü hepsini kutlarım.
Şarkılarınız genellikle barış, özgürlük ve eşitlik üzerine şarkılar. Ne dersiniz sizce şarkılarınız gerçek olur mu bir gün?
‘Hayaller gerçek olsa’ bir şarkı adı galiba… Pek tabii ki şarkılarımın barış, özgürlük ve eşitlik getirmesini arzu ederim. Zaten bir şarkıcının da görevi bu değil midir? Bir yerde o sözlerle umut dağıtıyoruz. Güzel bir atasözü vardır, ‘umutsuz bir hayat olmaz’.
Türkler sizi ve şarkılarınızı çok seviyor, burada verdiğiniz konserlerle ilgili neler söylersiniz?
Türkiye konserimde her şarkımın sonunda sanki konser bitimindeki gibi sürekli ve çılgın alkışlarla destekliyorlar. Tam 22 tane melodimi bu şekilde sundum. Bir şarkıcının hayatında yaşayabileceği en güzel anlar böyle anlar çünkü ben bu şarkıları Fransızca okuyorum, tıklım tıklım dolu olan salonda hayranlarım Türkçe okuyor. Kısacası şarkıları hep beraber okuyarak birlikte muhteşem bir koro meydana getirdik. İstanbul’da konser vermek bir ayrıcalık… 50 senedir hala gelip konser veren dünyadaki tek şarkıcıyım. Ben Fransa’dan önce Türkiye’de meşhur oldum. Gidemediğim ana vatanım Cezayir’in yerine gönlümde Türkiye’yi oturttum. Çünkü Türkler beni evlat edindiler.
20’den fazla albüme ve 10 kadar filme imza attınız, hayattaki başarınızla ilgili neler söylersiniz?
800’e yakın bestem var. Film ve televizyon dizilerim hepsini yan yana koyduğunuz zaman gerçekten büyük bir paket. Özellikle filmlerde iyi bir komedyen olmaya gayret ettim. Gişesi çok başarılı olan filmlerde afişlerde adım yazıldığı için bir sinema oyuncusu kadar da hayranlarım oldu. Bu iki ayrı sanat dalını tek tek inceleyecek olursak pek tabii ki 40 milyondan fazla plak satmış olmam müziği çok ön plana çekiyor.
Yeni bir albüm yapmayı düşünüyor musunuz?
Piyasada iki tane yeni albümüm var. Biri 50. yıl anısına yapılan birçok ünlü sanatçıyla düet yaptığım albüm. Kimler yok ki o albümde, Carla Bruni Sarkozy, Danny Brillant, Cali, Mickael Miro, Khaled, Sofia Essaidi, Riff Cohen, Gerard Darman, Natasha St Pier, Cobra Casay, Dani, Bruno Maman… 12 şarkıcı bana eşlik etti. Onunla beraber piyasada olan en son plağım ise geçtiğimiz aylarda çıktı. Olympia’da 16-17 Ocak’ta verdiğim konsere yetiştirdiler. Gittiğim televizyon programlarında şarkılarımın çok beğenildiğini hissettim bu da bana büyük bir mutluluk verdi.
‘Adieu Mon Pays’ yani ‘Hoşçakal Ülkem’ şarkınızı nasıl yazdınız, anlatır mısınız?
Adieu Mon Pays şarkısı benim ilk bestemdi. Herhalde en büyük şansım da o oldu. Dünyanın her yerinde bir numara olan bu eser 1962’de Ankara Radyosu’nda yılın şarkısı seçildi. O zaman radyonun Eğlence Yayınları Müdürü ve yanılmıyorsam Türkiye’nin ilk DJ’yi olan Erkan Özerman’ın üç ay içinde beni ülkenizde 1 numara yapmasına imkân verdi. Unutamadığım tek şek Ankara’da 1963 yılında Büyük Sinema’da saat 14.00’te ve 17.00’de olmak üzere bir gün içinde iki konser verdim. Gece de Ankara Palas’ta sahneye çıktım. İmkân olsaydı dördüncü konseri de hazırlamışlardı ama inanın zaman yoktu. Beni her zaman çok seven, bağrına basmış olan ilk ülke Türkiye’dir. Adieu Mon Pays şarkısını yaptım diye Cezayirliler bana darıldı. İşte o zaman Türkiye beni kucakladı. Evlat edindi ve baş tacı yaptı. 53 yıldır bitmeyen bir sevgiyle ülkenize her gelişimde ana vatanıma gitme mutluğunu da yaşattınız. Teşekkür ederim…
Sahnedeyken nasıl hissedersiniz?
Orası bambaşka bir dünya… Sadece Tanrı ve ben oluyorum. Kelimelerle anlatmaktan daha çok bu bir hissetme meselesidir. Şarkı söylemek benim tarzımdaki insanlar için ibadet etmek kadar önemlidir.
20’li yaşlarınıza dönme şansınız olsaydı kendinize ne söylerdiniz?
Şayet o günleri tekrar yaşamak için bir şans verilmiş olsaydı teşekkür ederdim. Şimdi yaşadıklarım o kadar güzel ki onun için yaşımla barışığım. Çok uzun bir yol yaptım. Sizin efsanevi şairinizin söylediği gibi, ‘uzun ince bir yolda’ yarım asırdan fazladır yürüyorum.
Türk yemekleri ile ilgili neler söylersiniz?
Bir sırrımı vereyim, her konserden sonra kimseye belli etmeden biz gider Türk yemekleri yapan bir mutfakta kadim dostumla kuru fasulye yeriz. Birinci tercih ettiğim yemek odur.
Şevval Sam’la yaptığınız düeti anlatır mısınız?
Bu sene Olympia konserlerimde Erkan Özerman bana çok güzel bir teklifle geldi. Efsanevi sanatçınız Zeki Müren’in 20. ölüm yıl dönümünde yapılacak olan ve 13 Türk şarkıcısının katıldığı bir anı albümünde yer almamı teklif etti. Bu şarkı Zeki Müren’in sözlerini yazdığı, müziği ve Fransızcası Jacques Brel’e ait olan “Ne Me Quitte Pas…” Şevval Sam’la düet yaptık.
Şarkının yeni versiyonunu kim düzenledi?
“Ne Me Quitte Pas” şarkısının aranjmanını ve orkestrasyonunu, stüdyo çalışmalarını, son senelerde beni bu konuda çok destekleyen oğlum Jean-Claude Ghrenassia yaptı. Başarılı bir çalışma oldu. İlk kez sahnede Şevval Sam ile İstanbul’da okuduk. En büyük sürprizi size son cümlemde söylüyorum: 2017 Ocak ayında verecek olduğum Olympia konserlerime Şevval Sam’ı davet ettik. Bizimle aynı sahneyi paylaşacak. Yıllar sonra yine Türk sanatçısına Avrupa’daki en önemli kapıları baba-oğul açtığımız için çok mutluyuz.